Deniz
mitleri, başlı başına araştırılması gereken bir konudur. Şahsen deniz
mitlerinin ayrı bir karaktere sahip olduğunu düşünüyorum. Denizcilik tarihi
boyunca denizde ve meçhul kayalıklarda yaşayan yaratıklara, uçsuz bucaksız
okyanuslarda dolaşan canavarlara inanılmıştır. Açlıkla ve çeşitli sıkıntılarla
geçen uzun deniz yolculuklarında halüsinasyonlar görmek oldukça normaldir. Örneğin
Siren efsanesinin denizcilerin kayalıkların üstünde dinlenen denizaslanlarını
kadın olarak algılamalarından doğduğu söylenmektedir. Deniz mitleri her
bakımdan klasik mitlerden farklı karakterler taşır. Bu yazımda bilindik denizci
hikâyelerinden biri olan Uçan Hollandalı efsanesini ele alacağım.
Uçan
Hollandalı’yı Karayip Korsanları serisinden ve Wagner’in Der Fliegende Hollander
operasından tanıyoruz. Uçan
Hollandalı kimi yerlerde Davy Jones adlı kaptanın yönettiği Hollanda bandıralı
gemi olarak bilinmekteyken, bu ismin kaptanın lakabı olduğu da söylenmekte. Filmde
Davy Jones’un kalbi bir sandıktaydı. Gemisi harap olmuş durumdaydı, denizde
geçirdiği yıllar onu ve tayfasını üstlerinde solungaçlar ve yosunlar olan garip
deniz yaratıkları hâline getirmişti. Ama Hollandalı’nın hayalet gemisi
denizlerde dolaşıp dehşet saçmaya devam ediyordu. Karayip Korsanları’nın absürt
ve gayriciddi bir yapım olduğunu söyleyebilirim ancak uzun yıllar boyunca
dilden dile dolaşan Uçan Hollandalı efsanesinin de bu şekilde olduğunu
belirtmek gerek.
Uçan Hollandalı efsanesinin gerçek bir kişilikten
kaynaklanmış olması mümkün. O yıllarda Frederik Van Der Decken adlı Hollandalı
bir denizcinin açık denizlerde seyirde olduğu ve gemisinin tayfasıyla birlikte
kaybolduğu söylenmekte. Ancak mitosun konusu olan Davy Jones’un o olup
olmadığına dair kesin bir bilgi mevcut değil.
Efsaneye
göre Davy Jones, uzun zamandır seyir hâlinde olan gemisini Ümit Burnu’na
yöneltir. Yemekleri tükenen ve oldukça yorulan tayfanın dinlenmeye ihtiyacı
vardır ve en yakındaki yer Ümit Burnu’dur. Ancak ne kaptan ne de tayfadan
herhangi biri etrafta dolaşmakta olan fırtına bulutlarını fark etmez. Gemi Ümit
Burnu’na ilerledikçe fırtınadan ve bölgedeki sert akıntıdan dolayı
zorlanmaktadır. Ancak Davy Jones tayfasına ne pahasına olursa olsun Ümit Burnu’na
gideceklerini söyler ve bunu denerken gemi alabora olur.
Ancak kimi yerlerde Uçan Hollandalı’nın denizlerde
seyretmeye devam ettiği anlatılmaktadır. Rivayete göre Davy Jones ve tayfası
hâlâ okyanuslarda dolaşmakta ve Ümit Burnu’nu aramaktadır. Jones’un kalbi ise
denizin dibindeki bir sandıktadır. Kaptan, hayatının bağlı olduğu bu hazineyi
denizin dibine, kimsenin ulaşamayacağı bir yere gizlemiştir ve kalbinin güvende
olduğunu düşünerek seyrine devam etmektedir. Bu efsane özellikle 1800lü
yıllarda oldukça yaygınlaşmış, Washington Irving’den Charles Dickens’a kadar
birçok yazarın eserinde yer almıştır. Ancak mitosun sadece edebi eserlere konu
olmadığını söylemek zor değil. 19 yüzyıl
boyunca ve 20.yüzyılın başlarında birçok denizci Uçan Hollandalı’yı gördüğünü
seyir defterine kaydetmiştir. Hatta İngiliz kralı V.George, prenslik yıllarında
tuttuğu günlükte Dalton gemisiyle seyahat ederken Avustralya yakınlarında Uçan
Hollandalı’yı gördüğünü yazmıştır.
Davy Jones, denizcilik jargonunda da önemli bir yere
sahiptir. Bu isim denizciler tarafından denizin ruhu olarak
kullanılmıştır. Örneğin batan bir gemi için Davy Jones’un kalbine seyahat
etti gibi tanımların kullanılması oldukça yaygındır.
Hayalet
gemi mitosu, denizcilik faaliyetlerinin önem kazandığı 17-18.yüzyıllarda
oldukça yaygındı. Bu durumun denizde görülen optik illüzyonlardan denizcilerin
bol miktarda tükettiği alkole kadar birçok açıklaması var. Bununla birlikte
tanınan korsanlar, denizciler her zaman mitlerin konusu olmuştur. İngiliz
Korsan William Kidd’in üzerinde bir lanet olduğu efsanesi bunun örneklerinden
biridir. Ancak bunlardan hiçbirinin Davy Jones kadar büyük bir yer edinmediğini
ve denizin ruhu olacak kadar etki etmediğini de söylemek gerek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder