İlkbahar
insanlarda her zaman iyi duygular uyandırmıştır. Toprağın rengârenk olduğu ve
ağaçların meyveler verdiği bu mevsim hemen hemen bütün kültürlerde kutsanmış ve
coşkulu ritüellerle karşılanmıştır. Çinlilerden Kuzey Amerika yerlilerine kadar
birçok toplumda baharın coşkulu bir şekilde, büyük törenlerle kutlandığını
görmek mümkündür. Özellikle Kelt-Germen Pagan geleneklerinde bahar bayramları
büyük önem taşır. Kışın ilkbahara döndüğü Ostara ile baharın yaza döndüğü
Beltaine bu coğrafyalarda hâlâ kutlanmaktadır. Hıdrellez Bayramı, bunlara yakın
bir karakterdedir. Ancak Türkiye’nin de dâhil olduğu geniş bir coğrafyada
kutlanan Nevruz, bu günlere göre daha farklı bir karaktere sahiptir.
Nevruz,
Balkanlar’dan Moğolistan’a kadar geniş bir coğrafyada kutlanmaktadır. Nevruz’u
klasik bahar bayramlarından ayıran temel unsur, her toplumda bir hikâyeye
dayanmasıdır. Ostara’nın sebebi Tanrıça Eoster’ın yeryüzündeki insanlara baharı
bahşetmesidir. Genç tanrı büyümeye devam ederken gece ve gündüz eşitlenir. Bunun
arkasında derin, ezoterik bir açıklama vardır, zira doğanın ve toprağın
canlanışı yaşamın özünü simgelemektedir. Ancak Nevruz’un birçok kültürde
doğrudan insanlık tarihinde yaşandığı rivayet edilen hikâyelere dayandığını
belirtmek gerekir.
Kürt söylencelerinde Nevruz,
Demirci Kawa efsanesine dayanır. Kawa’nın, çıbanlarının acısını dindirmek için
oğullarının canına kıyan Dehak’a karşı ayaklanmasını hepimiz biliriz. Bu
söylence Kürtlerde, İranlılarda ve geçmişinde Zerdüştlük bulunan birçok
toplumda yaygındır. Dehak ile Kawa arasındaki bu savaşın dünyanın yaratılışına
dayandığına inanılır. Bilindiği gibi Zerdüştlük inancında Hürmüz ve Ehrimen
olmak üzere iki gücün çatışması ve uyumu vardır. Hürmüz iyiliği, Ehrimen ise
kötülüğü simgeler. Ehrimen, içindeki bütün kötülüğü Kral Dehak’ın zihnine
boşaltmıştır. Dehak, bu kötülükle zalim bir kral hâline gelir ve halklara
eziyet çektirir. Ancak dengenin sağlanması için Dehak’ın yani kötülüğün
yenilmesi gerekmektedir ve bu iş de 17 oğlunu Dehak’ın zalimliği yüzünden
kaybetmiş olan Kawa’ya düşecektir.
Türklerdeki
Nevruz kutlamaları ise Ergenekon efsanesine dayanır. Bilindiği gibi bu hikâye
de Türklerin yaşadıkları büyük bir savaştan sonra dağların arasındaki bir
vadide sıkışmalarını ve Börteçine adlı bir demircinin, dağlardaki demiri
işleyerek kavmi oradan kurtarmasını anlatır. Sıkıştıkları vadide üreyen ve
artık buraya sığmayan kavme bir kurt(kimi söylencelerde geyik) yol gösterecek
ve demir dağları bulmalarını sağlayacaktır. Ergenekon Destanı’nı ikinci bir
türeyiş hikâyesi olarak görmek mümkündür. Türklerin, Moğolların ve Orta Asya
havzasında yaşayan diğer halkların hikâyelerinde benzer unsurlar sık
görülmektedir. Ergenekon Destanı aslında bir kavmin yeniden doğuş hikâyesidir.
Büyük ihtimalle bahar aylarında doğanın yeniden doğuşuyla ilişkilendirilmiş ve
ekinoks döngüsünde kutlanmaya başlanmıştır.
Bu iki
efsanede de demirci figürü dikkat çekmekte. Demirci Kawa zalim Dehak’a karşı
isyan başlatırken, Börteçine kavmini yıllardır sıkıştıkları yerden kurtarıyor.
Bunun bir tesadüf olduğunu zannetmiyorum. Zira Türk Şamanizmi’nde de, Zerdüştlükte
de ateşin büyük bir önemi vardır. Demirciler, ateşle aşina oldukları için
birçok toplumda kutsal sayılmışlardır. Bugün Sibirya’daki Şamanik Türk
toplumlarında şamanla eşit tutulmaktadırlar. Zerdüştlük inancında da ateşin
kutsallığı vardır. Kıyamet gününde dünyayı bir ateşin saracağına, bu ateşin iyi
olanları ısıtıp Ehrimen’in yolundan gidenleri yakacağına inanılır. İki
söylencede de demirci figürünün önemli bir yerde olması ateşin kutsallığı ile
açıklanabilir.
Nevruz’un tarihinin 3000 yılı aştığı tahmin edilmektedir. Nevruz,
Farsça kökenli bir kelimedir ancak bu bayramı kesin olarak bir ulusa addetmek
ve bu şekilde bir “çıkış noktası” aramak gereksiz bir çabadır. Nevruz
kutlamalarının ağırlıklı olarak yukarıdaki iki söylenceye dayandığını belirtmek
gerekir. Gürcistan, İran, Hindistan, Keşmir, Bellucistan gibi geçmişinde
Zerdüştlük olan bölgelerde Demirci Kawa efsanesine dayanmaktadır. Bununla
birlikte Türkî coğrafyalarda ve Yunanistan, Makedonya gibi Türklerin yaşadığı
Balkan bölgelerinde ise Ergenekon efsanesine dayanır. Balkanlarda Türkler
dışındaki bazı toplulukların da Nevruz kutladıkları bilinmektedir.
Nevruz ateşi, insanoğlunun bahara karşı hissiyatı devam
ettikçe yanmaya devam edecek…
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
YanıtlaSil