26 Ocak 2015 Pazartesi

Arketip Kavramı ve Mitos İle İlişkisi Üzerine



           
           İnsanın beş yüz bin yıla yakın bir evrimsel geçmişe sahip olduğu tahmin edilmektedir. Bununla birlikte modern insan anatomisine ait en eski bulgular 195 000 yıl öncesine aittir. Medeniyet kavramı insanlığın son 10 000 yılına ait bir mesele. Bu rakamlar evrimsel geçmişin ancak ellide birini medeniyete ayırabildiğimiz anlamına geliyor. Yaptığımız muazzam teknolojik buluşlar, edindiğimiz meslekler, inşa ettiğimiz görkemli şehirler, muazzam edebi eserler, ahlaki gelişimimiz ve yasalarımız bu zaman içinde ortaya çıktı. Ancak tüm bu gelişmeleri sağlamışken türümüzün –tahmini konuşmak gerekirse- 490 000 yıllık tarihini tamamen geride bıraktığımızı söylemek gerçekçi olmayacaktır. Atalarımızın bu sürede hayatta kalmak için yaptıkları mücadeleler ve geliştirdikleri davranışlar hepimizin bilinç-ötesinde davranış kalıpları olarak bulunmaktadır. Bugün bu kalıpları Carl Gustav Jung’un modern psikoloji literatürüne hediyesi olan arketip kavramıyla bilmekteyiz.

            Dünyanın birçok yerinde benzer inanış ve ritüellerin var olduğunu gözlemlemek zor olmayacaktır. Birbirinden haberdar olması imkânsız olan birçok kabile ve halkın ritüelleri şaşırtıcı biçimde birbirine benzeyebilir. Ezoterik komplo teorilerinden hoşlanıyorsanız bu durumu Kızılderililerin Türk olmasına veya Yunan tanrılarının aslında dünya dışı varlıklar olmalarına bağlayabilirsiniz ancak kolektif bilinçaltı kavramı bu durum için yeterince açıklayıcıdır. Bu kavram fobi örneğiyle kolayca açıklanabilir. Dünyanın farklı yerlerinde milyonlarca insanın örümcek görünce aynı tepkiyi vermesi başta şaşırtıcı gelecektir. Şehirde yaşayan bir insanın duvarında rastladığı örümcekten korkmak için hiçbir geçerli sebebi yok fakat zehirli örümceklerle aynı ormanlarda yaşayan atalarımızın bu canlılarla pek hoş deneyimleri olmadığını anlamak zor değil. Örümcek bir kolektif bilinçaltı öğesidir, bu canlıya karşı duyulan korku deneyimle kazanılmamış, önceki kuşaklardan gelen kalıtsal bilgilerden edinilmiştir.
                       
            Ateş, insanlık tarihini değiştiren buluşlardan biridir. Isınmak, yemek pişirmek ve vahşi hayvanlardan korunmak ateşin keşfi sayesinde mümkün olmuştur. Birçok kültürde ateşin kutsallığı buna bağlanabilir. Ateş, aynı zamanda güneşin yeryüzündeki bir parçası olarak görülmektedir. Dünyanın birçok yerinde ruhlarla iletişime geçmenin en iyi yolu ateşin etrafında dans etmektir. Şamanlar ateş etrafında davullar çalıp dans ederek ruhlarla iletişime geçer ve insanlara şifa dağıtırlar. Ateşle sürekli iletişim hâlinde olan demirciler, Tengri inancına sahip Altay ve Sibirya halkları arasında hâlâ kutsal bir yerdedir. Ateşin dünyanın her yerinde aynı şeyi ifade etmesi, kolektif bilinçaltında edindiği yer ile açıklanabilir.

            Mitoloji kelimesi Türkçe’ye söylencebilim (mythos: söylence, logos: söz, konuşma, bilim) olarak çevrilebilir. Bir halkın, havzanın, coğrafyanın, kültürün söylencelerinin ve doğaüstü inanışlarının literatürünü ifade eder. Ancak unutulmamalıdır ki mitos logostan, söylence sözden önce gelir. Elbette arketip kavramı mitosu açıklamak için tek geçerli kavram değildir ancak mitoloji ağacının en derin kökleri kolektif bilinçaltında bulunmaktadır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder