Türk toplumunda ortodoks bir İslam anlayışının
benimsenmesi yüzyıllar almıştır. Türkmen Aleviliğinde eski Türk inanışlarının
karakteristik açıdan büyük bir etkisi olduğunu belirtmek gerekir ancak bu
inanışların bugün toplumun tamamında gündelik dilden geleneklere kadar etkisini
sürdürdüğünü görebilmekteyiz.
Türk
inanışlarını Şamanizm olarak adlandırmak sık yapılan bir hatadır. Bunun
neden yanlış olduğunu yazının ilerleyen kısımlarında anlatacağım. İslam öncesi
Türk inanışlarını adlandırmak için en uygun kavram Tengricilik olacaktır.
Türk ve Moğol
inanışları arasında kesin çizgiler söz konusu değildir. Elbette gündelik
ritüellerden söylemlere kadar bu iki halkın inançlarında birçok farklılık
bulunmaktadır ancak Türklerin ve Moğolların yaygın dinleri benimsemeden önceki
inançlarında evren ve tanrı tasavvuru aynıdır. Bu inançların başta Altay ve
Sibirya havzası olmak üzere birçok yerde varlığını sürdürmeye devam ettiğini
gözlemleyebiliriz.
Şamanizm: Sık
Yapılan Bir Literatür Hatası
Öncelikle
Şamanizm’in başlı başına bir dini veya inanışlar bütününü kapsamadığını
belirtmek gerekir. Şamanizm bir metottur. Türkler de dâhil olmak üzere birçok
halkın ve kabilenin doğa ruhlarıyla iletişime geçmek ve tabiatın nimetlerinden
faydalanabilmek için başvurdukları bir pratiktir. Şamanlar dini önder veya
aracı vasfı taşımazlar. Kelt rahipleri Druidler gibi herhangi bir rahip/ruhban
işlevleri yoktur. Şamanlar Tanrı ile değil, doğa ruhları ve tabiat ile
iletişime girmekle yükümlüdürler. Bu bakımdan Şamanizm’i bir din olarak
nitelemek, bilhassa herhangi bir toplumun bu dine inandığını belirtmek ciddi
bir literatür hatası olacaktır.
Bununla
birlikte Türkler şaman kelimesi yerine kam, baksı, toyun, hatun gibi
kelimeler kullanmaktadırlar. Divanı Lugat’it Türk’te kam kelimesi kâhin,
şifacı, büyücü gibi anlamlarda kullanılmaktadır. Belirttiğim gibi, Şamanizm bir
inanç veya öğreti değil bir metottur ve herhangi bir topluluğun inançlarından
bahsederken kullanılabilecek bir kelime değildir.
Tanrı
Tasviri
Tengri
kelimesinin eski Türk dilinde birçok farklı kavramı tanımlamak için
kullanıldığını görebiliriz. İlk olarak Çin kayıtlarında Hsiung-nu(Hun) halkını
anlatan hikâyelerde rastlanan bu kelimenin kökü gökyüzünden gelir. Ancak bu
kelimenin farklı kavramlar için kullanılmış olması Türk dininin politeist –çok tanrılı-
bir inanış olduğu sonucuna götürmemektedir. Türkler yüksek dağlar, çeşitli
ruhani varlıklar için de Tengri kelimesini ve onun farklı şivelerdeki
çeşitlerini –tarı, deyri, tangara, Kayra Han- kullanıyorlardı ancak Türk
kozmolojisinde her şeye hâkim bir Kök Tengri (Gök Tanrı) bulunmaktadır.
Tengricilik
inancını İslam’a benzeten metinlere sıklıkla rastlamak mümkündür. Bilhassa ders
kitaplarında bu yanlış kanı sıklıkla yer almaktadır. Ancak Türk ve Moğol
dinleri karakter bakımından İslam ile hiçbir benzerlik taşımazlar. Bu
inanışların karakteristiğinde animizm önemli bir yere sahiptir. Hayvanların,
bitkilerin ruhları olduğuna inanırlar fakat İslam’da böyle bir durum söz konusu
değildir. Bununla birlikte Türkler tanrılarını zaman zaman çeşitli suretler ile
tasvir etmişlerdir, hatta Kayra Han’ın oğulları vardır ve İslam’da böyle bir durum
söz konusu dâhi edilemez. Ayrıca İslam kozmolojisine göre Allah herhangi bir
yerde bulunmamaktadır, zaman ve mekân gibi kavramlardan münezzehtir. Kök Tengri
ise göğün ruhu olarak anılmaktadır. Semavi dinlerde bu tür kavramlar
alegorik dâhi olsa kullanılmamaktadır. Türk ve Moğol inanışları pagan monoteizmi
denilen sisteme dâhildir, bir tek tanrı söz konusudur ancak bu durum onları
semavi dinlerle benzer kılmamaktadır.
Tengri, dünyada ve evrende var olan
her şeyin hâkimidir. Türkler Toprak Ana’dan çeşitli doğa ruhlarına kadar
tabiatın güçlerini yönlendiren ruhlara inanmışlardır ancak asıl hâkim göğün
ruhu olan Tengri’dir. İnsanların bedenini yapan ve onlara çamurdan bir ruh
üfleyen Tengri olmuştur. Nehirlerin akışından ekinlerin verimine kadar her şey
onun hâkimiyetindedir. İbn Fadlan seyahatnamesinde Oğuzlar’ın herhangi bir
zorlukla karşılaştıklarında gökyüzüne bakıp “Tengri Bir” dediklerini
belirtmiştir.
Tengri yaşam
gücünün (kut) ve talihin (ülüg) sahibidir. Aynı zamanda bunları insanlar
arasında paylaştıran güçtür. Tabiata hâkim olduğu kadar gündelik siyaset
üzerinde de hâkimiyet sahibidir. Örneğin bir kişinin tahta geçebilmesi için kut
alması gerekir. Günümüzde kullanılan kutsal, kutlamak gibi sözcükler bu
kavramdan gelmektedir.
Yeryüzündeki
olayları ve nesneleri kontrol eden ruhlar bulunmaktadır ancak bu durum Tengri’nin
yeryüzünde egemen olmadığını göstermez. Türk inanışlarında gökyüzünde tıpkı
yeryüzünde olduğu gibi bir hiyerarşi söz konusudur. Bu şekilde düşününce Tengri
bütün hiyerarşinin başındadır, her şeyin yaratıcısı, sahibi ve efendisidir.
İnancın
Ana Hatları
Animizmin Türk dininin önemli
bileşenlerinden biri olduğundan bahsetmiştik. Türk inanışlarında çeşitli kutsal
nesneler vardır. Bazı hayvanlara, bitkilere, gök cisimlerine kutsallık
atfedildiği görülmüştür. Ancak mabet ve put kültürü söz konusu değildir.
Arkeolojik bulgularda herhangi bir tapınağa veya puta rastlanmamıştır.
Türk Şamanizm’i
burada ayrı bir karakter kazanmaktadır. Şamanlar ateşin etrafında çeşitli
ritüeller sergileyerek ruhlarla iletişime geçerlerdi. Ancak bu ruhları tasvir
eden herhangi bir totem vs söz konusu değildi. Bununla birlikte Tengricilik inancına
sahip Türklerde güçlü bir sembolizmin söz konusu olduğunu da belirtmek gerekir.
Örneğin bugün nazar boncuğu olarak bildiğimiz sembol İslam öncesi Türk
toplumlarında kem gözlerden korunmak için kullanılmaktadır hatta bazı kamların
başlıklarında vs benzeri sembollere rastlamak mümkündür.
Ancak
Türklerin totemizmden tamamen münezzeh olduğunu düşünmek de yanlış olacaktır.
Türklerde ongun inancı oldukça yaygındı. Her boyun ve kabilenin kendine
özgü bir ongunu vardı. Ongunun kabileyi, boyu koruyan bir hayvan ruhu olduğuna
inanılır, onu memnun etmek için ayinler düzenlenirdi. Ancak bunu bir
putperestlik olarak yorumlamak doğru olmayacaktır. Ongun’a kabilenin atası,
koruyucu ruhu olarak saygı gösterilir ve ölümden sonra bu saygının karşılık bulacağına
inanılırdı. Ata kültünün Türkler için önemli bir yere sahip olduğunu düşününce
ongunların nasıl bir yere sahip olduğu anlaşılabilir.
İnsanların varlığına dair birçok
farklı inanç söz konusudur. Tanrı’nın çocuklara sahip olduğu ve insanların bu
çocukların torunları olduğuna dair inanışlar da oldukça yaygındır. Yerde ve
gökte güçlü ruhlar bulunmaktadır, bunlar tabiat ve insanlar üzerinde etki
sahibidirler. Belirtildiği gibi evrende bir hiyerarşi söz konusudur. Gökler âlemi,
yeryüzü ve yer altı tanrı ve çocukları tarafından paylaştırılmıştır.
Özetlemek gerekirse, Tengricilik
inancını ne politeist, totemci inanışlarla ne de semavi dinlerle aynı sınıfa
koymak mümkün değildir. Türk inanışlarını anlamadan önce Pagan monoteizmi
kavramını temellendirmek gerekir. Romalılar ve Mısırlılar da zaman zaman tek
tanrılı dinlere inanmışlardır ve bu inancın dünyada birçok örneği
bulunmaktadır. Animizm ve Şamanizm eski Türk dininin bileşenlerindendir ancak
ikisi de bu inancı tanımlamak için tek başına yeterli olmayacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder